ben
bir kuzgunun içiyim
ben
bir içim ayvaz..
senin
ülkenden başka yerim yoktur
senin
ülken beni kaldıramaz
isimler
takarım kendime
başka
yerlerden çağırırım
kendim
denen hayvanı
senin
ülken kaldıramaz
göğsüme
oturan dağı kaldıramaz
dağı
denizine kırgın
poyrazı
karayeline küs
senin
ülken..
ne
yaz geldiğinde sarışınsın artık
ne
ellerin var beklediğin kadar
bir
hayali sürüp durursun kağıtlara
kara
bir duvak gibi örter yüzünü
kelimeler..
yankılanır
göğsün akşamüstü
bir
deli şarkı bir deli yerinden yakalar
ne
yazık çocuk olamayacaksın bir daha
dönüp
dolaşıp bulacağın benim
o
ağacın gölgesinde
süte
belenecek gözlerin ellerin
nasıl
diye sorma ayvaz
sorma
parçalanırım
sırrıdır
bu azgınlığının
bir
çağlayan gibi akacaksın bana
son
incir en güzel incir
balları
akacak gençliğini yalarken
beni
bu var oluşun içinde
bulacaksın...
yankılanır
göğsün akşamüstü
basarsın
dar sokaklara basmazsın
sırrıdır
bu kuzgunluğunun
ben
bile bilemem parçalanırım
ki
harp boruları ve mor bandıralar
soluklanır
içliğimde
ben
bile bilemem
kara
tüylü soluklar aldığını
hangi
nezarethane tanrısından..
yıldızlar
kaysa
tuttuğun
dilekler seni pek tutmasa
atlasa
çatılardan düşler
kar
kristali düşler
korkma
ayvaz
benim
tılsımım saçlarını ağartacak,
ve
çocukluğunu verecek geri..
yalnızlık
kimseye kalmaz...
Onur Erler - 2008
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder